Adı Soyadı : Yunus Emre
Ünvanı : Emre ( Aşık anlamına gelmektedir. Kendisi seçmiştir. )
Mesleği : Halk Şairi
Doğum Tarihi/Yeri : 1238, Yunusemre
Ölüm Tarihi/Yeri : Bilinmiyor,Anadolu
Şu dizeler ile başlayalım :
Benim bunda kararım yok, Ben bunda gitmeğe geldim. Bezirgânım metaım çok Alana satmağa geldim. Ben gelmedim dâvâ için Benim işim sevi için Dostum evi gönüllerdir Gönüller yapmaya geldim.
diyen, gönüller ikliminin güneşi, büyük âşık gönüllerimizde olan Yunus Emre’yi konuşalım bu kez…Âşık Yunus için yazılanlar diziye gelmez, koca bir kütüphaneyi doldurur. Aslında o yüzyılları kucaklar, yüzyıllar onu söyler, seven ve sevilen gönüller, yüzyıllardır onu söyleşir. O, yüzyılların aşk yüklü dertli dolabıdır inleyen…
Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap Böyle emreylemiş çalap Derdim vardır inlerim. Suyu alçaktan çekerim, Dönüp yükseğe dökerim, Görün ben neler çekerim Derdim vardır inlerim.
Yunus’un yaşadığı devir (Selçuklu) , Anadolu’nun içine dönük, umutsuz, bezgin bir dönemdir. Moğol akınları karşısında yenik düşen Anadolu Selçuklu Devleti, Türkmen Boylarının ikide bir ayaklanmasıyla tümden güçsüz olmuş, halktan koparak, kendi derdinde, kendi hayatını sürdürme çabasına düşmüştür. Üst üste gelen kıtlık ve sürekli kuraklıklar, bitkin ve ezik halkın yaşama umudunu kırmış, halk “gerçek mutluluğun ölümden sonra var olacağını, bu geçici dünyada, arı-duru bir gönülle Tanrı’ya yönelmeyi…” telkin eden mutasavvıf şeyhlerin çevresinde küme küme toplanmıştır. Yunus, bu ortamda, bir aşk ve sevgi güneşi olarak Anadolu’da doğmuş, umutsuzlara umut vermiş, Anadolu’nun gönlü ve dili olmuştur.
Dağlar ile taşlar ile Çağırayım Mevlâm seni Seherlerde kuşlar ile Çağırayım Mevlâm seni
Mevlâsını, her yerde, her zaman çağıran Yunus, gençlik yıllarında büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddin’in sohbet meclislerine katılmış:
Mevlânâ Hüdavendigâr bize nazar kılalı Onun görklü nazarı gönlümüzün aynasıdır
beyitiyle himmet nazarının gönlüne ayna olduğunu söylemiştir. Çeşitli söylentiler, Yunus Emre’nin yaşayışına renk katar. Bir kıtlık günü Hacı Bektaş Velî’nin Dergâhına varmış, buğday istemiş. Ona, buğday yerine “himmet” teklif edilmiş. “ Hayır, demiş buğday isterim”. Çuvallarını buğdayla doldurmuşlar. Köyüne dönerken yarı yolda aklı başına gelmiş. Geri dönerek Hacı Bektaş’tan “Erenler himmeti” dilemiş. “Senin kısmetin Taptuk Emre’dedir” demişler ve Taptuk Emre’ye ısmarlamışlar. Yunus, tam kırk yıl Taptuk Emre’nin Dergâhı’na odun taşımış. “ Taptuk Dergâhı’na odunun eğrisi bile gerekmez” diyerek, kırk yıl tek bir eğri odun getirmemiş. Sonunda, muradına ermiş. Kendisine izin verilmiş:
Dirildik pınar olduk, İrkildik ırmak olduk, Artık denize daldık, Taştık Elhamdülillah Taptuğun tapusunda, Kul olduk kapısında, Yunus miskin çiğ idik Piştik Elhamdülillah
diyerek, diyar diyar dolaşmış, içinde yanan ateşin közüyle şiirler söylemeye başlamış…
Yunus’un gönlünde ilâhî aşk’tan başka’ya yer yoktur artık. Bu aşkın potasında, yanıp yakılmakta, bu yanışın iniltileri Yunus’u şairleştirmede… Artık Yunus yok, ortada aşk var, aşkın terennümleri var. Yunus, bu aşk harmanında savrulan buğday taneleri gibi estikçe aşk, döküldükçe aşk:
Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dünü günü Bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni…
Yunus, Anadolu’da doğan, yine Anadolu’da batan bir tasavvuf güneşidir. Yaşadığı çağda Türkçe bir kenara itilmiş, hor görülmüşken, Yunus, Türk dilini, bütün incelik ve güzellikleriyle sırtlamış, ayağa kaldırmış, kendinden sonra gelen ozanlara öncülük etmiştir. Yunus’un dili, Anadolu’nun öz dilidir. Anadolu Türklüğünün yüreği Yunus’ta çarpar, bu yürek kükrekliğiyle Yunus’ta dile gelir:
Gönlüm düştü bu sevdaya Gel gör beni aşk neyledi Başımı verdim kavgaya Gel gör beni aşk neyledi Ben ağlarım yana yana Aşk boyadı beni kana Ne âkilim ne divâne Gel gör beni aşk neyledi
Onun doyumsuz sevgisinde, insanlığın sesini duyarsınız. Bu seste gerçek inanç, Tanrı sevgisi, insan değeri, var olmanın sevinci var. Tüm kötülüklerden arınmış, duru bir gönülle seslenir insanlığa:
Adımız miskindir bizim, Düşmanımız kindir bizim Biz kimseye kin tutmayız. Kamu âlem birdir bize…
derken, insanları anlayış ve dayanışmaya, birliğe ve dirliğe davet eder. Onun bu çağrısı “sevgi” ocağınadır.
Seslenir:
Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım. Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz.
Yunus’u kırk gün söyleşsek, yine bitmez. Bu, Türkmen Türk-İslam düşünürü ünlü şairin, bilinen iki eseri vardır. Biri, Risalet-ül Nusshiyye yahut Öğüt Risalesi adıyla aruz ölçüleri içinde yazılmış, tasavvufî, ahlâkî, dini bir eserdir. Sabır, hoşgörü gibi kavramların güzelliği anlatılırken, cimrilik, kin, nefret gibi duyguların da ne kadar kötü olduğu üzerinde durur. Diğeri ise asıl şiir gücünü yansıtan Divan’dır. Divan adlı eserinde, yazdığı tüm şiirleri derlemiştir.
Yunus’un en önemli özelliği, şiirlerini halk dili ile yazmış olmasıdır. Bu nedenle gerek yaşadığı devirde gerekse günümüzde, şiirleri rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Yaşamının büyük bir kısmını dergâhta geçirmesi ve dervişliğe ulaşmak için harcadığı çabaların da etkisiyle, şiirlerinin çok büyük bir kısmının konusu tasavvuftur. Şiirlerinde Allah’a olan sevgisini dile getirmesidir.
Yunus, 1240 yıllarında doğmuş, 1321 yılında, seksenbir yaşlarında olduğu halde, hayata gözlerini kapamıştır. Eskişehir’de, Karaman’da, Aksaray’da, Kırşehir’de Anadolu’nun daha birçok şehir ve kasabalarında mezarı olduğu söylenirse de onun asıl mezarının seven ve sevilenlerin gönlü olduğu bir gerçektir. Bu mezar Yunus’a daha çok yakışmaktadır.
Biz dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun. Bizim için hayır dua Kılanlara selam olsun. Ecel büke belimizi Söyletmeye dilimizi Hasta iken hâlimizi Soranlara selam olsun. Tenim ortaya açıla Yakasız gömlek biçile Bizi bir âsân veçhile Yuyanlara selâm olsun Sela verdik kasdımıza Gider olduk dostumuza Namaz için üstümüze Duranlara selâm olsun Derviş Yunus söyler sözü Yaş dolmuştur iki gözü Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selâm olsun.
Resim : Yunus Emre Türbesi / Kırşehir
Kaynak : Anadoluyu Aydınlatanlar – Mehmet ÖNDER – Tercüman Yayınları
Son güncelleme :
Yorumlar (1)